İş hukukunda ibra sözleşmesi, ibraname adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbraname, sözlük anlamıyla, aklama belgesi; alacaklının borçludan her türlü alacağını aldığını ve böylece borçludan her hangi bir alacağı kalmadığını ve onu ibra ettiğini gösteren belgedir. Bununla birlikte gerek öğretide gerek uygulamada ibraname, bir borcun tam ya da kısmen ifa edilmeden sona ermesini sağlayan özel sukut nedeni olarak kabul edilmektedir
İşçi, emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmalı ve borcun asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmalıdır. Borcun tatmin edilemeyen sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine İş hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmelidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde, işçi ve işveren ilişkileri açısından ibra sözleşmesine dair bazı kurallara yer verilmiştir. Bahsi geçen düzenleme de, işçilik alacaklarını sona erdiren ibra sözleşmelerinin sınırlı biçimde ele alınması gerektiğini göstermektedir. Bu itibarla Borçlar Kanunun irade bozukluğunu düzenleyen 30-39. maddeleri arasında düzenlenmiş olan irade bozukluğu hallerinin İş Hukukunda ibra sözleşmeleri bakımında çok daha titizlikle ele alınması gerekir.
Borçlar Kanunumuzun 420. maddesine göre; işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin
– yazılı olması,
– ibra tarihi itibarıyla sözleÅŸmenin sona ermesinden baÅŸlayarak en az bir aylık sürenin  geçmiÅŸ bulunması,
– ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi,
– ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması
şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.
İş ilişkisinin devamı sırasında düzenlenen ibra sözleşmeleri de geçerli değildir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak ya da bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş sayılmalıdır. Öte yandan yazılı yapılması öngörülen ibra sözleşmesinde ibra edilecek alacağın tür ve miktarının da belirtilmesi, ayrıca ödemelerin mutlak surette banka kanalıyla, noksansız yapılmış olmasının ibranamenin geçerliliği açısından gerekli görülmesi ibra sözleşmelerinde işçinin lehine olan ve yeni borçlar kanunu ile getirilmiş olumlu düzenlemelerdir.
Ayrıca ibra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi de mümkün değildir.
Yine yukarıda belirttiğim üzere miktar içeren ibra sözleşmelerinde, alacağın tamamen, noksansız ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatları da ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir.
Comments
No Responses to “Ä°Åž HUKUKUNDA Ä°BRA SÖZLEÅžMESÄ°”
No comments yet.